3 Temmuz 2012 Salı

HAZİRAN CETVELİ

Haziran...
Karne sevinci, yaz tatili, saatlerce sokakta oyun oynayabilmek,
gülümseyen güneş, mutlu yüzler, ayaklarımın üşümemesi demekti.

İlkokulda öğrendiğimiz Rakım Çalapala'nın "12 ay" şiirindeki gibiymiş oysa haziranlar.
"Haziranda yaz başlar, dağılır arkadaşlar"

1983 Haziran- Neredeyse bütün ailemi trafik kazasında kaybediyordum.
1999 Haziran- Annannemi (Anneanne diil, büyükanne hiç diil, evet evet annannnn-nee) kaybettim.
2007 Haziran- Köprüden önceki son çıkıştan çıkabildim. Ama ruhumu uzun süre onaramadım.
2011 Haziran- Bir kez daha bıraktım acının alkışlarına kendimi...
2012 Haziran- Babacığım ellerimden kaydı gitti, tutamadım :(

Ve şimdi de yıllarca beklediğimi, "buldum" derken yine kaybediyorum. Giderayak, son gününde bile...
Yine Haziran, yine yürekte başka bir hazan.


İşte uğursuz  "Haziran Cetveli"

  8 Haziran   632- Hz. Muhammed'in vefatı.
 
  2 Haziran   662- Yunan adalarından 3 tanesi bir depremle yok oldu.

  2 Haziran 1328- Filipinler'de bir depremle 9 ada ve adacık yok oldu.

  3 Haziran 1098- Birinci Haçlı Seferi

  7 Haziran 1099- Birinci Haçlı Seferi (Kudüs Kuşatması)

  8 Haziran 1783- İzlanda'da Laki Yanardağı 8 ay süreyle püskürdü. 7 yıl açlık, 9000 ölü.

27 Haziran 1893- New York Borsası çöktü.

15 Haziran 1896- Japonya'da 22 bin kişinin ölümüne yol açan tsunami.

  3 Haziran 1912- Büyük İstanbul yangını.

10 Haziran 1916- Mekke, Arap İsyanı ile Arapların eline geçti.

  5 Haziran 1923- Şile'de 750 ev, 100 dükkan, cami ve kiliselerin zayi olduğu yangın.

14 Haziran 1936- Maksim Gorki vefatı.

10 Haziran 1940- İkinci Dünya Savaşı.

  7 Haziran 1943- İstanbul'da tifüs salgını.

16 Haziran 1950- Türkçeleştirilmiş ezanın, tekrar arapça okunması yönünde yasa kabul edildi.

  1 Haziran 1952- Berlin ikiye bölündü.

  9 Haziran 1952- Bülent Ersoy dünyaya geldi.

10 Haziran 1960- Celal Bayar ve Adnan Menderes yargılanmak üzere Yassıada'ya götürüldü.

  3 Haziran 1963- Büyük usta Nazım Hikmet Ran'ın vefatı.


14 Haziran 1964- Nelson Mandela ömür boyu hapse mahkum edildi.


17 Haziran 1967- Çin Halk Cumhuriyeti ilk hidrojen bombasını test etti.

27 Haziran 1978- Anayasa Mahkemesi'ne bomba atıldı. Benzin kıtlığı yaşandı.

  3 Haziran 1989- Pekin'de Tiananmen Meydanı'nda 2 bin civarında öğrenci öldü.

  4 Haziran 1994- İki heykeli, Türk örf ve adetlerine uygun olmadığı gerekçesiyle kaldırtan Ankara Bld. Bşk.                           Melih Gökçek 
"Böyle sanatın içine tükürürüm" dedi.

25 Haziran 2005- Kazım Koyuncu vefatı.

25 Haziran 2009- Michael Jackson vefatı.

http://www.youtube.com/watch?v=VRrETIvECWY&feature=related
Yar... Gidiyor musun? Gitme!
http://www.youtube.com/watch?v=JbCdMGLYA9E
Gece leylak ve tomurcuk kokuyor.

Çıkarken kapıyı kapatırsan sevinirim.
BY   


3 Nisan 2012 Salı

SİZİN HİÇ?

SİZİN HİÇ BABANIZ OLDU MU?

Benim bir kere oldu, oluverdi.
Oysa ne çok istemiştim de...
Olmamıştı.

Okul kapılarında beklemiştim, küçücüktüm.
Gelmedi.
Üniversite sınavından çıktığımda gözüm ne çok aramıştı.
Gelmemişti.
İlk gençlik zamanlarımda geçirdiğim ciddi ameliyat sonrası...
Yine yoktu.
Gelinliğime bağlanan kırmızı kuşak...
O'nun eli değmedi.
Anne olduğumda erittim içimdeki buzdağını,
Geldi, gördü, yine gitti.

Kolay öğrenildiği için belki, benim de ilk kelimem "baba"ydı.
Büyüdüğümde evleneceğim adamdı.
Anneme sarıldığında kıskandığım,
"Beni ne kadar seviyorsun?" dediğinde,
aşık utangaçlığına bürünüp
"Seni yevvvvmiyom" dediğim...

- Anneee, babam ne zaman gelecek?
Takvimden gün gün yaprakları kopartan annem,
daha önceden işaretlediği yaprağı gösterdi.
- 20 Nisan
- Yaa, ama daha çok var.
Bütün yaprakları kopartıp, atmıştım.
GELSİNDİ artık...
Gelmemesi için bir engel kalmamıştı işte;
Gelsindi...

Biliyor musun baba?
Hala o yapraklı takvimlerden,
hatta zamanı gösteren her şeyden
nefret ediyorum.

Sen gelirdin, evimiz bayram yeri olurdu.
Elindeki küçücük valizden kocaman gülümsemelerimiz çıkardı.
Yürüyen, şarkı söyleyen bebekler
Mini minnacık tv, radyo
Çeşit çeşit sakız, çikolata, şekerleme
Kalemtraşlar, kokulu kalemler ve daha neler neler
Bir sen çıkmazdın içinden...
Baba sevgisi = Valiz sevgisi
"Ne getirdin?"


Sizin hiç babanız oldu mu?
Benim bir kere oldu, oluverdi.

Ellerime verdiler, küçücüktü, küçülmüştü.
Yemeğini yedirdim, altını değiştirdim.
Şarkılar söyledim, dinlettirdim.
Sevdiği sütlü çorbayı yaptım.
Tamamlanması gereken boşluklar vardı ilişkimizde;
O eksikleri "ben" tamamladım.
Kırılan kalbim, kırılan kemiklerinden önemli değilmiş.
Yarım bırakılan her iş,
bir gün mutlak tamamlanıyormuş.
Kırık dökük olmasan gelmezdin, biliyorum.
"Hoş geldin" 


Çıkarken kapıyı kapatırsan sevinirim.
BY   

20 Mart 2012 Salı

(Ç)alıntı...


Başlamakmış gerekli olan
Sadece bir şeyler karalamadan yazabilmek için kağıdın üzerine
Saçmalamaksızın...
Kim neye göre yaşadı ki bu hayatta,
bana göre birileri yaşamlarını değiştirsin!
Değiştirmesin zaten kimse yaşamını,
alışkanlıklarını veya
düşüncelerini...
Değişmesin kimse
benim gibi bir ölümlü için
yaşanılası kısacık ömürde
bir tek saniyesini
Ve değiştirmeyeyim hiç kimse için
yaşanılası kısacık ömrümden
bir küçük saniyeyi;
"Alıp götürecekse hayatımdan
bir küçük tebessümle gülücükler dağıtabileceğim
ve sevgi verebileceğim bir saliseyi..."
(Ç)aldım evet...
Ama bi sor bakalım, niye çaldım? :)


Çıkarken kapıyı kapatırsan sevinirim.
BY   


13 Mart 2012 Salı

Adalet-Sizsiniz

Dün...
Acun Ilıcalı'nın reyting rekorları kıran "Yetenek Sizsiniz"in birincisi belli oldu.
12 yetenekli grup ve kişi arasından 500.000 TL'lik büyük ödülü almaya hak kazanan
Ali Yeşilırmak ve köpeği Max oldu.
Evet, bazılarımız Sivas'ta yanmaktan son anda kurtarılan Aziz Nesin'i andık, doğru...

Dün...
Gazeteci Soner Yalçın'ın sahibi olduğu internet sitesi Odatv'ye 14 Şubat 2011'de polis baskın yapmıştı.
13'ü gazeteci 15 kişi tutuklanmıştı. Polis, sitenin bilgisayarlarında devlet sırları ve Ergenekon Örgütünün medya yapılanmasına ilişkin planların yer aldığını öne sürmüştü.

Gazeteci Ahmet Şık'ın yazdığı "İmamın Ordusu" adlı kitaba da basılmadan el konmuştu. Kitabın kopyaları, Ahmet Şık'ın avukatı Fikret İlkiz ve gazeteci Ertuğrul Mavioğlu'nun bilgisayarından da polis tarafından silinmişti.
Daha sonra internete sızan (sezaryenle alınan) bu kitap Ahmet Şık'ın gözaltına alınırken bağırdığı şekilde,
"Dokunan Yanar" adıyla ve 125 gazetecinin imzasıyla basıldı.

3 Mart 2011'den beri, 375 gündür tutuklu bulunan "Dünya  Basın Özgürlüğü Kahramanı" ödülüne sahip Nedim Şener ve Ahmet Şık 11. duruşma sonrasında tahliye edildiler.
Mahkeme tahliye kararını "suç vasfının değişme ihtimalini" ve "tutuklu kaldıkları süreyi" göz önüne alarak vermiş.
Ahmet Şık'ın tahliye sonrası ilk sözleri:
"Bu ülkede adalet ne zaman sağlanır derseniz; bu komployu kuranlar, bu cemaatle bağlantılı adamlar bu cezaevine girecek. Onlar buraya girdiğinde bu ülkeye adalet gelecek. Tüm yaşananlardan cemaatçi olup çete gibi çalışanlar sorumludur."
"İfade özgürlüğünün gazeteciler üzerinden verilmesi çok anlamlı değil. Çünkü, cezaevlerinde şu an 100 gazeteci, 600 üniversite öğrencisi, 6 binden fazla KCK tutuklusu var. Bunca baskı ve zulümden o iktidarın korktuğu bizim de mücadelesini sürdürdüğümüz hayat çıkacak. Kaldığımız yerden mücadeleye devam ediyoruz."

Ve bugün...
2 Temmuz 1993'te Sivas'ta Pir Sultan Kültür Derneği tarafından organize edilen "Pir Sultan Abdal Şenlikleri" sırasında Madımak Oteli'nin yakılması ve  33 yazar, ozan, düşünür ile 2 otel çalışanının (ve dışarda toplanan göstericilerden ikisinin) yanarak ya da dumandan boğularak hayatlarını kaybetmesi ile ilgili olarak yürütülen dava zaman aşımına uğradı.
TC'de sistem Mart Kedisi gibi...Hem beceriyor, hem bağırıyor. @Ucupak

Bir büyüğümüzden "E bıraktık ya işte Nedim'le Ahmet'i. Daha ne Sivas, zaman aşımı falan diye ağlıyonuz" ayarında bir açıklama bekliyorum. @herbkubilenadam

Bu yaktı, bu katletti, bu seyretti, bu korudu, bu avukatını alıp vekil yaptı, bu zaman aşımı dedi;
"hani adalet?" diyene gaz sıkıldı. Hass... @katkaya

Gaz neden sıkıldı hangi gerekçeyle anlamak mümkün değil. Adliye'den Kızılay'a kadar herkes etkilendi.
Vicdan be biraz vicdan! @mehmetesen

Tıpta geldiğimiz son nokta; zaman aşımıyla yanık tedavisi. Yazıklar olsun! @HOBcuma

İçine girip namaz kılmadıktan sonra cami yaptırsan neye yarar derler ya hani.
Şimdi o Çağlayan'daki Avrupa'nın en büyük adalet sarayı var ya. Neyse! @zamenkar

DOKUNAN YANAR!

Çıkarken kapıyı kapatırsan sevinirim.
BY   

5 Mart 2012 Pazartesi

Trak / Bırak

Unutma! Kapının koluna uzanacak yaşa geldiğinde, gitmeyi öğrenir insan. (P. Coelho)

Gitmeyi böyle öğrendik şüphesiz...
Peki ya bırakmayı, vazgeçmeyi nasıl öğrendik?
Bizden vazgeçildiğinde mi?
Hiç hazır değilken, hiç beklemeyeceğimiz kişilerce
Terk edildiğimizde mi?

Görüntü bulanıklaşsın...Hazırlanın, 80'lere gidiyoruz.

Bakmayın şimdi bebelerin bile elinde iPhone olduğuna...
Evlerde telefonun olmadığı yıllardayız.
Kahverengi, desenli perdeler
Divanlar, çek-yatlar, uyum telaşından bihaber mobilyalar ve insanlar...

Şehir dışından gelen amca-yenge-kuzen(ler) üçlemesiyle yatılı misafirliğin doruklarındayız.
Gece yarısı telefon sahibi komşunun annemi çağırmasıyla,
sütlü nesquik ve dallas dizi keyfimiz bölünüyor.
"Kardeşim bıçaklanmış, ağır yaralanmış, bir kavgaya karışmış" diyor annem.
Gidip gözleriyle görmek istiyor.
Babamın erteleme direnci bir kaç saat sürüyor ki,
gidilecek yol zaten 1-1,5 saat...
Gidilecek!
Israrlarımız, zırlamalarımız nafile...
Anne-baba gidecek, ertesi gün gelecek.
Kapıda vedalaşıyoruz.
Kuzen de iniyor aşağıya yolcu etmeye...
Altı başka üstü başka pijamasıyla ablam ve üstünde beyaz atletiyle küçük kardeşim de peşinden.
Her ikisinin de ayağında kapı önlerinde bekçi,
bakkala giderken giyilen şaftı dağılmış kadın terlikleri...

Balkondayım, 12 yaşındayım...
"Hayır"ların gerçekten de "hayır" olduğunu düşündüğüm yaştayım.
Annem el sallıyor, kapısını kapatıyor.
Babam el sallıyor, kapısını kapatıyor.
İki kapı sesi daha...
(Yıllar boyu defalarca içimde kapanmaya devam etti o kapı sesleri)
Trakk, traaakk / Bırak, bıraak...

Gittiler...
"Bir ben miydim fazla olan?"
Bırakılmıştım, ötesi yok.
Bırakabilmeyi öğrendim.
Hem de el sallayarak değil,
ardıma bile bakmadan...
Hem de candı, canandı demeden...

Öyle değil mi anne?


Çıkarken kapıyı kapatırsan sevinirim.
BY   


28 Şubat 2012 Salı

EGO / LEGO

Ne çok şey için sızlanıp duruyoruz.
Sahip olduklarımızı, kaybetmenin ne demek olduğunu bilemediğimiz gibi
kaybedenleri de anlamak için çabalamadan...
"Bana dokunmayan yılan bin yaşasın"
Değil mi?

Oysa yetişemediklerimize elini uzatanlara "elim, kolum" deriz.
Her konuda bizimle olanlara "sağ kolum" deriz.
Yokluğunu hissettirecek kadar bizimle olanlara "elim, ayağım o benim" deriz.
Deriz de... Tutabilmenin, dokunabilmenin, adım atabilmenin kıymetinin farkında mıyız?

Şevket ÇAVDAR
14 yaşındayken, 1998'de İstanbul'a doğalgaz tesisatçılığı yapan bir arkadaşının yanına gitti.
Arkadaşına işinde yardım ederken çıkan yangında ağır yaralandı. Hastanede önce sağ kolu kesildi.
Ardından geçirdiği 5 ameliyat sonrası diğer kolu ve bacakları da kesildi.
Nevşehir'li Çavdar'a 14 yıldır annesi Fadime Çavdar bakıyordu.

Daha önce yapılan kol ve bacak nakli ameliyatı ile umutlanan Çavdar'ın başvurusu kabul edildikten sonra
sevinç gözyaşları döküyordu. Ameliyata girerken annesine şöyle veda etti;
"Merak etme anne, benim ameliyatım senin kalp ameliyatından daha kolay olacak. Hakkını helal et. İnşallah iyi olacağım. İyi olmazsam da kendimi sınayacağım. Kalkabilirsem iki bacağım, iki kolum olacak. Kalkamazsam da kaybedecek hiç bir şeyim yok. Her şeyi göze aldım."

Dünyada bir ilk olma özelliği taşıyan bu operasyonun ertesi günü sol bacağı ve dün de (27 Şubat 2012)  diğer bacak ve iki kolu alınmak zorunda kalınan Şevket Çavdar (27) nakledilen dokuların idamesini sağlayamaması nedeniyle yaşamını yitirdi.

"Kaybedecek hiçbir şeyim yok." diyen 27 yaşındaki gencecik Çavdar, Üniversite Hastaneleri arasındaki prestij savaşına kurban gitti. O'na lego olarak bakan egonun altında kaldı.

Hayata tutunmaya çalışırken, hayat -kendisine ait olmayan- elleri arasından kayıp gitti.

Bedava yaşıyoruz, bedava
Hava bedava, bulut bedava
Dere tepe bedava
Yağmur çamur bedava
Otomobillerin dışı
Sinemaların kapısı
Camekanlar bedava.
Peynir-ekmek değil ama
Acı su bedava.
Kelle fiyatına hürriyet
Esirlik bedava.
Bedava yaşıyoruz, bedava...
Orhan Veli


Bu gülüş tutunmaya değerdi oysa...
Çıkarken kapıyı kapatırsan sevinirim.
BY   

15 Şubat 2012 Çarşamba

Sessiz sinema / Sessizsin ama...

1860 yılında icat edilen, diyalogları olmayan, mesajını görüntüler aracılığıyla aktardığı için sesli filme göre daha evrensel bir dile sahip olan sessiz film; oyunculuk açısından beden dili ve mimikler üzerinde önemli ölçüde vurgu yapmayı gerektirir.

Sessiz Film Oyunu
Takımlar oluşturulur. Takımın bir oyuncusu anlatıcı seçilir. Belirlenen süre dahilinde arkadaşlarına, rakip takımın belirlediği filmi anlatmaya çalışır.
Sessiz film oyununda da beden dili ve mimikler önemlidir. Sessiz de olsa bir jargonu vardır.
Baş parmak yukarı - yabancı film
Baş parmak aşağı  - yerli film
İki sayısını göstermek - İki kelimelik bir film adı
Özel isimler için önceden belirlenen semboller kullanılır.
Kelime bulunduğunda anlatıcı elini cebine vurarak "cepte" hareketi yapar.

Bir bakış bile yeterli olur bir şeyleri anlatabilmek için.
Söz yoksa...Olamıyorsa...Göz de yeter.

Bazen korkular, bazen anlaşılmama duygusu, bazen de nasıl tepki alacağını bilmemenin verdiği belirsizlik bizi duygularımızı ifade etmekten alıkoyar.
Her ne olursa olsun korkuları bir kenara bırakıp, "ben bu olayda böyle hissediyorum" diyebilmekte yatar  uzun vadeli kazanç...

Kaybetme korkusu merkezinde;
Öfke sindirilir, bastırılır. Sevgi sindirilir, bastırılır. Beğeni sindirilir, bastırılır. Kıskançlık sindirilir, bastırılır.
Bastırılmış duygular, naftalinleyip sandığa kaldırılmış bir eşya gibi sessiz, sakin dururken yaşanabilecekler engellenir / ertelenir.
Yaşanacaklardan kendin mahrum bırakma halidir, duyguları saklamak.

"Duygularımı saklamayı seviyorum ama... / Sonra bulamıyorum"


Söz yoksa, göz de olur.
Ses yoksa, mimik de olur.
Beden dili de olur vesselam...
Ama poker masasında değilsek, saklanmanın alemi yok.

İki kelime...Yabancı...Çok yabancı...
İkincisi...

Çıkarken kapıyı kapatırsan sevinirim.
BY   

27 Ocak 2012 Cuma

Sev "gil" ler

Okula başlama haliyle birlikte sosyalleşme de başlar.
Aile efradının dışında yeni insanların yaşam biçimleri, konuşmaları giriverir hayatımıza...
İlkokula başladığım günlerdi. Arkadaşlıkların oluşmaya başladığı, ufaktan ufaktan sohbetler edildiği günler..
Kızlardan biri neler yaptığını anlatıyordu ;
"Dün dayımgillere gittik, teyzemgiller de ordaydı. Çok eğlendik."
Bön bön bakışlarımdan rahatsız olmuş olacak ki, sordu :
"Ne oldu?"
"Dayımgil, teyzemgil dedin ya..Onu düşünüyordum, benim hiç öyle akrabam yok.
Yani tam olarak kim oluyor bu dayıngiller?"
"Aaa! Bilmiyor musun? Hahhahha...Dayım, onun eşi, çocukları falan dayımgiller oluyor işte"
"Hımm.."

"Gil" takısını ilk kez duymuştum. Komiğime gitmişti doğrusu :)

Benim edinebildiğim tek gil, sev-gil-i oldu.
Kızıp söylendiğimde döv-gül-ü derdim bi de...

Kimileri için heyecanla aylar öncesinden beklenen, planlar yapılan, hediyelerin havalarda uçuşacağı,
kırmızı kalplere, balonlara, ayıcıklara gark olacağımız, mıç mıç sevgili görüntülerine bakıp tiksineceğimiz yeni bir "Sevgililer Günü" daha geliyor. Hay bin kunduz!

Benim gibi hayatında biri olmayanlar, sevgilisi olmayanlar için 14 Şubat "hiç gelmese daha iyi olur" günlerinden biridir.
Mümkünse gelmesin hatta!

14 Şubat gelmesin...
Şubat 13 çeksin, geri kalan 15 Gün mart'a eklensin. Bana hayrı yok, bari kediler bayram etsin :)

Neyse, neyse...Gözümüz yok.
Sevin, sevinin, sevişin!
En özel hediyeyi almalıyım telaşından uzak, iki mısra da olsa bir şeyler karalayın onun için...
Sevdiği yemeği kendi ellerinizle yapın, ruhsuzca pahalı hediyeyi vermek yerine -saçlarını koklayın-



                                       

 

Sevgilim ben şimdi büyük bir kentte seni düşünmekteyim
Elimde uçuk mavi bir kalem, cebimde iki paket sigara
Hayatımız geçiyor gözlerimin önünden
Çıkıp gitmelerimiz, su içmelerimiz, öpüştüklerimiz
"Ağlarım aklıma geldikçe gülüştüklerimiz"
Cemal SÜREYA

AMANN! SEV'GİL'İN Mİ VAR, DERDİN VAR ZATEN!

Çıkarken kapıyı kapatırsan sevinirim.
BY  


10 Ocak 2012 Salı

TAHTEREVALLİ (aşk gibi)

İki kişilik bir oyundur aşk
Ve iki kişilik bir oyundur tahterevalli...

Tahterevalliye binmek çoğu kez teslim olmaktır. Aşk gibi...

Bir insanı tanımakla ilgilidir. Elinde yeterli veri olmaksızın güvenmek zorunda olduğun,
deneme-yanılma sonrasında gerçeği öğrenebileceğin iki kişilik bir oyundur. Aşk gibi...

HER ŞEY SENDE GİZLİ
Yerin çektiği kadar hafifsin.
...
Ve her şeyi öğrendiğin kadar bilirsin
Bunu da öğren
Sevdiğin kadar sevilirsin
Can YÜCEL

Karşındakine anlam yüklemek, yük yüklemektir. "Sana güveniyorum, güvenimi sarsma" demektir en kestirme yoldan. O yüzden yükü, taşıyabilecek olana yüklemek gerekir. Aşk gibi...

Ve bazen bir eliyle dengeyi sağlamak adına tahterevallinin ortasına bir başkası oturur.
İki kişilik başlayan oyunun, keyifsizleşmesine göz yummak istemediği için müdahale etmek ister.
Oysa aşk iki kişiliktir.
...
Çünkü hiçbir kelebek
Tek başına yaşayamaz sevdasını
Severken hiç bir böcek
Hiç bir kuş yalnız değildir.
Ölümdür yaşanan tek başına
Aşk iki kişiliktir.
Ataol BEHRAMOĞLU


İki ucunda bulunan oturaklara eşit ağırlıklara sahip kişiler oturduğunda anlam kazanır ancak...
Kahkahalar havada uçuşur;  dal sarkar kartal kalkar, kartal kalkar dal sarkar.
Birinin diğerinden ağır olduğu durumlarda, havada asılı kalmalar olur.
Bekletilir ilişki...
Daha kötüsü birdenbire ağırlığın zayıf olana yüklenmesidir ki zıplar yere düşer, zedelenir.
Aşk gibi...

Aklı selim olduğu düşünülen nice insan bile muzipleşiverir tahterevallide...
Bir anlık keyif için karşısındakini korkutarak keyif alır.
Aşk gibi...
Evet, dengenin sağlandığı durumlar o derece eğlenceli değildir, kabul...
Ama kesinlikle daha güvenlidir. Ve güven vazgeçilmezdir. Aşkta olduğu gibi...

Güven = Koşulsuz teslimiyet

Güvenle ilgili yapılan en güzel test, arkanızda duran birine kendinizi tamamen bırakabilmektir.
Birinin olduğunu ve düşmeyeceğini "bilmek" güvenme duygusunun temelidir.
Yalnız olmadığını "bilmek"
İnsanoğlu ancak "sonsuz" bildiğine sonsuz güvenir. Yani güven eyleminin "bilmek"le çevrili bir çemberi vardır.
Sonsuz bilgiye sahip olunduğu halde güven zemini oluşmadıysa, problem özgüvensizliktir.

Kendinden yola çıkmak...
"Ben kimseye güvenmem" diyen aslında en çok kendisinin yapabileceklerini bildiği için böyle söylemez mi?


Hani derler ya birini tanımak istiyorsan,
onunla çilingir sofrasında ya da tatilde bulunmalısın.
Tahterevalli de alternatif bir öğreticidir, fark edemediklerini görmek için fırsattır.
Aşk gibi...
Küçük keyifler uğruna ne kadar harcanabileceğini görmek acıtıcı olsa da,
gerçekler acıdır zaten...

Ya da...
Deneme! Yanılma :)

Çıkarken kapıyı kapatırsan sevinirim.
BY 


5 Ocak 2012 Perşembe

MÜJDE! BİR FOBİNİZ OLDU

Yer yatağı
Çocukluğumda yatılı misafirden nefret ettiysem, bunun bir sebebi var elbet.
Yer yatakları açılır, misafir çocuklar senin yatağına kurulur, sen yere mahkum kalırsın.
Hele bir sabah yüzünde gezinen şeyi gözün kapalı ittikten sonra çıkan sesle birlikte
gözünü açıp baktığında, ters dönmüş koskocaman bir karafatmanın çırpınan ayaklarını gördüysen!!!
Çığlııııık!
İşte her şey böyle başladı. Fobim yani...

Müzik dersi
Ortaokula gidiyordum. Müzik hocamız aşırı titiz ve disiplinliydi. Müzik Odası terrtemiz, bal dök yala modeli.
"Flüt getirmeyeni derse almam, sıfırı da basarım" sözünün etkisiyle, bizden sonra dersi olan sınıftaki bir kızdan flüdü aldım.
Ders başladı. "Atatürk Ölmedi"yi çalıyoruz. Benim gibi koroda olan 8 kişi ayakta, diğerleri oturuyor.
Bir ara yerde bir karafatma gördüm, fobim olduğunu bilen kızlar hemen müdahale ettiler.
Parçayı çalıyoruz, bir tane daha...
Ben üflüyorum, üfledikçe bir tane daha...
Sırtı bize dönük olan hocanın da dikkatini çekmeyi başaran karafatmalar sınıfta salınıyorlar.
Benim bacaklar, tir tir titriyor. Çığlık atmamak için zor duruyorum.
Nerden geldiyse aklıma, flüdü şöyle bir salladım. Sallamaz olaydım!
3 adet daha böcek yere düşünce, çığlıklarımı bastırmamın da bir anlamı kalmamıştı.

Ayakkabı boyamak
Lise yılları...Spor ayakkabıların bembeyaz olup, boyanabildiği yıllar...
Bir kaç ayakkabıyı alıp, balkona gittim. Güneşli havada keyifle ayakkabılarımı boyarım, mis!
Okul ayakkabımın içine sol elimi daldırdım, sağ elimde boya...
Elime bir şey geldi, tırstım. Böcek miydi yoksa?
Ayakkabıyı şöyle bir salladım, çekirdekmiş. Attım, gitti.
Spor ayakkabımı beyaza boyayacağım. Elime bir şey değdi.
"Amaaan, çekirdektir nasılsa"
Görmeden elimi daldırıp, aldım. Film koptu!
Sokaktan geçen herkes hatta karşı evlerdekiler bile bana bakmaya başladı.
Aaaaaaaaaaa! hayır, haaaa-yırrrrrr! yaaa hayırrrr yaaaa!
Mendebur... Elime yapıştı gitmiyor sanki, sallıyorum düşmüyor.
Saniyeler saatler gibi geliyor bana.

Telefon konuşması
Yine lise yılları...
Eve yeni bağlanan telefon, televizyonun yanındaki yerini bulmuş.
Sevgilimin arama ihtimaline karşı, çalan her telefona ben atlıyorum. Ve işte oooo!
Konuşurken fark ediyorum, televizyonun altından çıkıveriyor mübarek...
Çığlık atasım var da, karizmayı çizdirmeye niyetim yok.
Güçsüz görünmemek, ertesi gün alay konusu olmamak için kendimi tutup
televizyonun yanında duran böcek ilacıyla müdahale ediyorum.
Sıkıyorum, sıkıyorum, sıkıyorum...
Yok! Adeta karafatma bana bakıp kahkaha atıyor.
Elim ayağım ter içinde...
Ortalık tuhaf bir biçimde mis gibi kokuyor.
Sevdiğim çocuk durgun halimden şüpheli "neyin var?" deyip duruyor.
İlacı elime alıp okuyorum ; ODA SPREYİ
Hay bin laneeeeet!
Kaçmayı bile düşünmeyip, pis pis sırıtan böceğe diğer spreyle (bu defa ki doğru)
saldırıyorum. Başarılı!

Annannemin dediği gibi "sevmediğin ot, başında biter"
Yabancı bir evde, yıllarca görülmemiş böceği ben görürüm.
Çöpün kapağında bekleyen böcek, ben ayak pedalına basınca zıplar önüme düşer.
Rulo halindeki halıyı sererken içinden Emel Sayın çıkacak diye düşünüp gülümserken,
hamamböcekleri yayılıverir.
Evimin her tarafında tabletler olmasa ve sevgili böcek avcısı kediciğim, Yeliz'im olmasa n'apardım?

Bir hamamböceğiyle karşılaştığımda kendimi kaybedişim, saç diplerime kadar terleyişim,
ağlamaya başlamam ve en korkuncu...
Çığlıklarım!



Bu yüzdendir ki, bana göstermeden bu sorunu halleden kahramanımdır.
Candır...

Çıkarken kapıyı kapatırsan sevinirim.
BY 

1 Ocak 2012 Pazar

(2011) Neler Oldu Neler!

8 Ocak : Başbakan Erdoğan, Kars Cumhuriyet Meydanı'nda düzenlenen açılış töreninde, kentteki "İnsanlık Anıtı"na ilişkin, "Burada Hasan Harakani Hazretlerinin hemen yanı başında bir ucube ortaya koymuşlar, bir garip şey dikmişler. Konuyla ilgili olarak Belediye Başkanımız görevini süratle yerine getirecektir." dedi.
17 Nisan : Kars'taki İnsanlık Anıtı'nın temel taşları kepçe ile söküldü.


2 Şubat : Sunucu ve oyuncu Defne Joy Foster, Kadıköy'de Kerem Altan'ın evinde ölü bulundu.


4 Şubat : "Devrimci Karargah Örgütü" soruşturması iddianamesinde, tutuklu sanıklardan Emniyet Müdürü  Hanefi Avcı'nın 22 yıl 6 ay ila 49 yıl 6 ay hapisle cezalandırılması istendi.


14 Şubat : Ergenekon soruşturması kapsamında Oda TV yöneticisi Soner Yalçın gözaltına alındı.


27 Şubat : Eski Başbakanlardan ve Saadet Partisi Genel Başkanı Necmettin Erbakan kalp yetmezliği nedeniyle 85 yaşında yaşamını yitirdi.


3 Mart : Ergenekon Soruşturması kapsamında evleri aranan gazeteci-yazar Ahmet Şık ve gazeteci Nedim Şener gözaltına alındı.


8 Mart : 14 yaşındaki B.Ç'ye cinsel istismardan 13 yıl hapis cezasına çarptırılan ve 2.5 yıl hapis yatan Hüseyin Üzmez serbest bırakıldı.


14 Mart : İbrahim Tatlıses İstanbul'da uğradığı silahlı saldırı sonucu ağır yaralandı.


24 Mart : Tutuklanan gazeteci Ahmet Şık'ın "İmamın Ordusu" kitabının dijital kayıtlarına, İthaki Yayınevi ve Radikal Gazetesi'ne yapılan polis operasyonuyla el konuldu ve kopyaları silindi.


28 Mart : YGS'de bazı okullardaki tüm adayların kız olduğu ortaya çıktı.


1 Nisan : YGS'de basına dağıtılan kitapçıktaki cevap şıklarının "şifreli" olduğu iddiası ortaya atıldı.


18 Nisan : Ressam Bedri Baykam, İstanbul'daki Akatlar Kültür Merkezi'nde düzenlenen Kars'taki İnsanlık Anıtı ile ilgili bir toplantıdan çıkarken bıçaklı saldırıya uğradı.


27 Nisan : Başbakan Erdoğan, kamuoyunda "çılgın proje" olarak adlandırılan "Kanal İstanbul" projesini tanıttı.


31 Mayıs : Başbakan Erdoğan'ın Artvin Hopa'daki mitinginin ardından çıkan olaylarda, AK Parti konvoyundaki araçlar taşlandı. Polisin yoğun biber gazı sıktığı protestoculardan emekli öğretmen Metin Lokumcu hayatını kaybetti, bir polis yaralandı.


6 Haziran : 12 Eylül darbesiyle ilgili Ankara'daki soruşturmada eski Cumhurbaşkanı Kenan Evren'in ifadesi alındı.


12 Haziran : Türkiye genel seçim için sandık başına gitti. AKP % 49.80, CHP % 25.98, MHP % 13.02, Bağımsızlar %6.59 oy aldı. TBMM'de Ak Parti 326, CHP 135, MHP 53 ve BDP destekli bağımsızlar 36 sandalye kazandı.


28 Haziran: CHP'li 134 milletvekili, tutuklu vekiller Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal'ın tahliye edilmemelerini protesto amacıyla Meclise gelmelerine rağmen yemin etmedi. BDP destekli bağımsızlar ise TBMM'ye gelmedi.    


5 Temmuz : ÖSYM, Yükseköğretim Programları ve Kontenjanları Kılavuzundan "başı açık fotoğraf" koşulunu kaldırdı.


6 Temmuz : Türkiye Cumhuriyeti'nin 61. Hükümeti kuruldu.


25 Temmuz : İstanbul 2. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi, Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink cinayetiyle ilgili yargılanan Ogün Samast'ı 21.5 yıl hapis cezasına çarptırdı.


29 Temmuz: Türkiye tarihinde bir ilk yaşandı. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Işık Koşaner, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Erdal Ceylanoğlu, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Eşref Uğur Yiğit ve Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hasan Aksay YAŞ öncesi emekliliklerini istedi. Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Necdet Özel, Kara Kuvvetleri Komutanlığı ve Genelkurmay Başkan Vekilliği'ne getirildi.


12 Ağustos : İkinci Ergenekon Davası'nın tutuklu sanığı CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay, Silivri'deki duruşma salonunda milletvekili yemin metnini okudu.


13 Ağustos : Marmara Depremi'nde Çınarcık'ta yaptığı konutların yıkılması sonucu 195 kişinin ölümünden sorumlu tutularak 18 yıl 9 ay hapse mahkum edilen Veli Göçer tahliye oldu. 


1 Eylül : Konya'da otobüs durağında ağır yaralı halde bulunan, 4 gün boyunca aç ve susuz bırakıldığı belirlenen Meral Tahta, tedavi gördüğü hastanede 43 gün sonra hayatını kaybetti.


4 Eylül : Tunceli'de halı sahada futbol maçı yapan polislere yönelik silahlı saldırıda, bir komiser ile eşi şehit oldu.


28 Eylül : BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu'nun öldüğü helikopter kazasına ilişkin soruşturmada, aralarında muvazzaf askerlerin de bulunduğu 10 kişi gözaltına alındı.


1 Ekim . BDP'li vekiller yemin etti.


19 Ekim : Hakkari'nin Çukurca ilçesindeki terörist saldırıda 24 asker şehit oldu, 18 asker yaralandı.


23 Ekim : Türkiye, Van'da meydanagelen 7.2 büyüklüğündeki depremle sarsıldı, 604 kişi hayatını kaybetti. Kentte 75 öğretmen de yaşamını yitirdi. Enkaz haline gelen binalardan 222 vatandaş sağ çıkarıldı.


9 Kasım : Van, merkez üssü Edremit olan 5.6 büyüklüğünde ikinci depremle sarsıldı. 39 kişinin hayatını kaybettiği depremde Bayram Oteli'nin enkazı altında kalan DHA muhabirleri Sebahattin Yılmaz ve Cem Emir de can verdi. Japon yardım ekibinden Atsushi Miyazaki de kurtarılamadı.


13 Kasım : Ergenekon soruşturması kapsamında 10 martta mahkemeye sevk edilen ve Oda TV'ye ilişkin davanın tutuklu sanığı MİT görevlisi Kaşif Kozinoğlu, cezaevinde iken "yoğun spor" nedeni hayatını kaybetti.


18 Kasım : Bakırköy 4. Ağır Ceza Mahkemesi, Münevver Karabulut'un öldürülmesine ilişkin davada, sanık Cem Garipoğlu'nu, "çocuğa karşı tasarlayarak, canavarca bir hisle ve eziyet ederek öldürmek" suçundan 24 yıl hapis cezasına çarptırdı.


30 Kasım : Bedelli ve dövizli askerlik, TBMM Genel Kurulu'ndaki oylamayla kabul edildi.


10 Aralık : "Cübbeli Ahmet Hoca" olarak tanınan Ahmet Mahmut Ünlü, "Karagümrük Çetesi" soruşturması kapsamında tutuklandı.       


12 Aralık : Özel yetkili İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi, futbolda şike iddialarına ilişkin davada, BJK yöneticisi Serdar Adalı ve teknik direktörü Tayfur Havutçu'nun da aralarında bulunduğu 8 kişinin tahliyesine karar verdi.

25 Aralık : Cumhuriyet Döneminin en eski sinema salonu olan Beyoğlu Emek Sineması'nın yıkımına karar verildi.
28 Aralık : Türk savaş uçakları, Şırnak'ın Uludere ilçesi'nin Irak sınırındaki kesimini bombaladı. Sınırda kaçakçılık yapan çoğu çocuk 35 sivil insanın ölümü üzerine yapılan, "Eğer yapılan bir hata varsa, yanlış varsa, kusur varsa, hukuk devleti mantığı içerisinde bu tespit edilecektir" açıklaması tepkilere neden oldu.


31 Aralık : Bir gelenek daha bozulmadı. Köprü, otoyol, doğalgaza zam yapıldı.


Çıkarken kapıyı kapatırsan sevinirim.
BY