29 Kasım 2011 Salı

Sahibim var

"Kediler hoş görünüşlü, yuvarlak başlı, sivri kulaklı, uzun bıyıklı hayvanlardır. Bıyıklarının dipleri sinirlere bağlıdır. Dokunma duyusu görevi yaparlar. Ön ayakları beş, arka ayakları dört parmaklı olup, kancalı tırnaklarını içeri çekebilirler. Tırnaklarını ağaçlara sürterek bilerler. Hassas işitme ve görme duyuları vardır. İnsan kulağının duyamadığı yüksek frekanslı ses titreşimlerini kaydederek çok hafif sesleri duyarlar. Genellikle gece avlanırlar. En az 9500 yıldır insanlarla birlikte yaşayan kediler, iyi koşullarda 20 yıl yaşayabilir."


Kedilerin başına buyruk bir "karakteri" vardır.
Onları eğitilemez gösteren, son kararı kendilerinin verdiği gerçeğidir. İnsanlar veya köpekler gibi sürü hayvanı olmadığı için, sadece kendi ihtiyaç ve isteklerine göre hareket ederler.
Elbette ki, sözünü ettiğim eğitim "tuvalet eğitimi" ya da "yasak bölge: mutfak tezgahı vb. uzak tutmak" değil. O bölümde çoğunlukla sıkıntı olmaz.
Ama çağırdığınızda size bakması bile onun keyfiyetindedir. 
Her sabah yatak ucunuza gelip sizi öpmesi, sadece o istediği için gerçekleşir. 
Tv koltuğunuzdaki mülkiyetinizi unutun ; artık O'nun seçmediği yerler size ait :)


Her sabah uyandığında sizi mama kabına çağırır, yere yatıp kendisini sevdirir. 
Yemek yerken başında beklemeniz ona eşlik etmeniz için elinden geleni yapar.

Merdivenlerden çıkarken durur ve öpücük ister, verirsiniz.


Her akşam iş dönüşü onu "bekler" durumda bulursunuz, kendisini sevdirir. 

Bütün gün sizi özlediği için buna izin verebilir. Hatta bu izinden çok emir gibidir "sev beni!"
Ama sadece onun istediği süre kadar...
"Muuow" sesiyle birlikte başını elinize doğru yönelttiyse, bunun anlamı "yeter, daha fazla sevme!" demektir.
Bütün bunlara uyum sağlamaya başladığınızda artık "eğitiminiz" tamamlanmıştır. 


Sabahları evin "neşeli bebeği"
Geceleri "huysuz ihtiyarı"dır.


Rutinlerinden vazgeçtiğinde içine kapandığını, küstüğünü görebileceğiniz gibi;
İyi bir gözlemciyseniz onun mama / kum konusunda bile seçici davrandığını, tercihleri olduğunu fark edebilirsiniz. 


Birinden hoşlanmadığında, onu hafızaya aldığını ve 2 yıl sonra bile yeniden karşılaşsa, yine yüz vermediğine şahit olup fotografik hafızasına hayran kalabilirsiniz.


Bir sineğin peşinde saatlerce dolanıp kendisini "kaplan" zannederken,
elektrikli süpürge, çamaşır makinesi vb. aletlerin gürültüsünden köşe bucak kaçabilir.


"Hayır, yapma!" kelimesi  yapmakta olduğu işten 2-3 sn. alıkoymak dışında, onun için hiçbir şey ifade etmez. Bildiğini okumaya devam eder.


Kucağınıza alıp, sarılmaya çalıştığınızda kaçabilir. Ancak garip bir sezgi ile modunuzun düşük olduğunu ya da hasta olduğunuzu bilircesine "o" size gelir.




O, izlemeye doyulamayan dört ayaklı sevgilimizdir.
Unutmayın! Bir kediniz varsa, sahibiniz de vardır.




Çıkarken kapıyı kapatırsanız sevinirim.
BY





Konuş-ma!

Konuşmak

Kadınlar stres altındayken içgüdüsel olarak duyguları ve onlarla bağlantılı tüm sorunları hakkında konuşmak ister. Sorunlarına çabucak çözüm bulmaktan çok, kendini ifade ederek (çoğunlukla konuşurken, çözümü kendisi fark eder) rahatlamak ister. Kendilerini daha iyi hissetmek için, geçmişte kalmış ya da gelecekteki olası sorunları bile dile getirir. Kendisine kulak verildiğini görürse, üzerindeki stres yavaş yavaş kalkar, rahatlar.

Erkekler bu duruma "ortada bir sorun var, yetersiz kalmamalıyım" hissiyle çözüm üretme zorunluluğuyla  yaklaşır. Oysa, kadının tek istediği sadece konuşup rahatlamaktır.
Kadının yakınmalarına "kendince çözüm üretmek adına" cevaplar veren erkek, farkında olmadan tartışmaya doğru hızla yol almaktadır.

"Beni dinlemiyorsun..."
"Ne demek dinlememek, her kelimesini tekrarlıyım istersen"

"Sanki senin için önemli değilmişim gibi hissediyorum"
"Saçma! Tabi ki önemlisin"

Yansımalı sözler: 
"İyiyim" (Derdimi seninle paylaşmak istemiyorum, bana destek olacağını sanmıyorum)
"Hiçbir şey" (Beni neyin rahatsız ettiğini bilmiyorum, anlamak için soru sormana ihtiyacım var)
"Her şey yolunda" (Böyle olması gerekiyor, yoksa birbirimizi incitebiliriz)
"Önemli değil" (Pireyi deve yaptığımı düşüneceksin, konuşmaya korkuyorum)
"Sorun değil" (Erteleyeceğimiz bir sorunumuz daha oldu, müjde!)


Erkeklere tavsiye:
Sizlerin aksine kadınlar bazen sadece bilgi alış-verişi için, yüksek sesli düşünerek çözüm bulabildikleri için, üzüntülüyken rahatlayabilmek için, yakınlık oluşturmak için konuşurlar ve konuşmayı severler.
Her konuşmayı yakınma olarak algılamak ve ille de çözüm bulmaya çalışmak yerine, sessiz kalıp sadece dinlediğinizde daha az tartışma yaşadığınızı göreceksiniz.

Çıkarken kapıyı kapatırsan sevinirim.

BY

23 Kasım 2011 Çarşamba

Karşıyım karşı, her şeye karşı!

"Karşıyız karşı, her şeye karşı"
karşı olmak lazım
bu olup bitene
iktidar kadar muhalefet de lazım
memlekete millete

karşıyız karşı, her şeye karşı
bir boşluk var muhalefette amaaan, haydaaa
her yer olmuş icraatin içinden, iktidarın sesiiii
karşıyız karşıyız karşı her şeye karşı.



Bu jeneriği hatırlayan kaldı mı / var mı?
Yılını tam olarak hatırlayamasam da,
Star1'de Ahmet Uğurlu (metin yazarı eşi Necef Uğurlu idi) ve Şoray Uzun ile Selin Dilmen'in de rol aldığı o güne kadar yapılmışlar arasında ennn çılgın program olduğunu ve program sonunda (Ahmet Uğurlu'nun yaptığı) yer alan "karşı dans"ı dün gibi  hatırladığımı söyleyebilirim.

İçime "muhalif olma, karşı durma, tepkisiz kalamama" tohumlarını bu programın ektiğini itiraf etmeliyim.

Ezbere, hissetmeden, içine işlemeden mekanikçe yapılan her işe karşıyım.
Sadece küçük insanların içinde rastlayabileceğimiz dev aynalarına
Hoşgörüsüzlüğe
Irkçılığa, bölücülüğe, ötekileştirmeye
Adaletsizliğe ve buna göz yumanlara
Yasakçı zihniyete
Sosyal paylaşım sitelerinde sürdürülen tüm ikili ilişkilere
Milli Mücadele adına sanal ortamda bayrak, kurdela, asker gibi görsellerin kullanımına
Kimliğini gizleyenlere
"Son lafı ben söyledim, nasıl da koydum ama" zihniyetine
Karşıt fikri -konuşa konuşa- çökertebileceğini düşünenlere
Bunu başaramayacağını anlayınca ya "vatan-millet" ya da "elhamdülillah" üzerinden saldırıda bulunanlara
Benim adıma karar verip, benim iyiliğimi benden önce düşünenlere
Enn olmaya çalışanlara
-Mış gibi yapanlara
Özensiz hazırlanan bütün işlere, saçma sapan ve birbirinden farksız onlarca yerli diziye
Sahte gülücüklere, sözlere
Başkalarının mutsuzluğuyla beslenenlere
Yüz verince astarını isteyenlere
Kaybetmeden kıymet bilinmemesine
Fast food gibi yaşanan ama ayakta alkışlanamayacak şekilde biten aşklara
Nasıl sevdiğini unutup, eski sevgili hakkında atıp tutanlara
Hayvanlara yapılan her türlü kötü muameleye
Sahip olduğu gücü sonsuz sanıp, kadınını döven erkeğe
Dayakla eğitim verileceğini düşünen anneye ve öğretmene
Her şeyi ucuza getirmeyi amaçlayan zihniyete
İnsan sağlığının hiçe sayılmasına
Her şeyin modaya endeksli hale gelmesine
Popüler kültüre ve dayatmalara
Tutulmayacak sözler verilmesine
"unutmayacağız" denilen her şeyin unutulmasına
Çevreye, yaşadığı yere önem vermeyen "yok edici" yaşam biçimine
Uyuşturucuyu alan / satan / zararsızdır diyenlere
Çocukların -hangi alan olduğu önemli değil- çalıştırılmasına, sömürülmesine
Taciz ve tecavüze
Nezaketin ve saygının yitimine
Aceleye getirilen sekse
Ve daha pek çok şeye...

KARŞIYIM!


"Karşı Show"un yeniden hazırlanması dileğiyle...

Çıkarken kapıyı kapatırsan sevinirim.

BY

16 Kasım 2011 Çarşamba

Dostum...dostum, dostum...

Ne güzellik, ne erdem, ne para...
Hiç bir kurala ve çıkara tabi olmayan tek ilişkidir,
gönüllü kardeşliktir dostluk. 

Dipten ve sürekli akan,
parıldayan ama göze girmek istemeyecek kadar mütevazi kalan...


Ortak olan...
Gece yarısı bile çekinmeden aradığın
Utanmadan sıkılmadan, yanında ağlanabilen
İçinden geldiği gibi sevip, paylaşabildiğin
Özveri olduğunu düşünmeden, verebildiğin
Kırılsan da, darılsan da, görmesen de içtenlikle iyiliğini istediğin
Hiçbir şey konuşmadan da, çok şey anlatabildiğin
"İyi ki varsın" derken, gözlerini yaşartan
Ortak geçmişin, cebinde biriktirdiklerin, zenginliğin
Uğrunda tehlikeye atıldığın
Mutluluğunu, başarısını görüp kıskanamadığın
Sevgililerin varlığıyla azalan paylaşıma rağmen, varlığını hissettiğin
Mutlak güven duyduğun
Sırdaşın, suç ortağın, işbirlikçin
Yanlış anlaşılmayacağını bildiğin
Yaşam serüvenine an be an şahit olduğun
Düşünce birliğini yaşadığın
Düşünce omzunda ağladığın
Yıllara dayalı ortak bir dil ve espri anlayışı geliştirdiğin
Derdine derman olmak için düşünmeksizin çabaladığın...

Aşka doymuş insan "dost" arar.
Bilir ki, en çok aşkı yaşamışken dosta ihtiyaç duyar.
Bilir ki, aşktan daha nadir bulunur "gerçek dost"
Onsuz ne rakının tadı olur, ne aşk acısının...
Dostun geçmişin, aşkınsa geleceğindir.
Cebinde dostunla biriktirdiklerini, aşkınla harcarsın ya!
Harcanmayacak olandır dost...


DOSTLUK

Biz haber etmeden haberimizi alırsın, 
yedi yıllık yoldan kuş kanadıyla gelirsin. 
Gözümüzün dilinden anlar, 
elimizin sırrını bilirsin. 
Namuslu bir kitap gibi güler, 
alnımızın terini silersin. 

O gider, bu gider, şu gider, 
dostluk, sen yanı başımızda kalırsın



Nazım Hikmet RAN


Çıkarken kapıyı kapatırsan sevinirim.

BY



1 Kasım 2011 Salı

Birini sevmek...

-Humphrey'nin kıymetli anısına-

"Bir adamın aşkı mizacının devamıdır. Yani erkek kavgacı ise sevdası da kavgalarla dolu olur. Kendine hep düşmanlar bulur. Sakin ve nazikse sevdası merhem gibi, bal gibidir. Eğer kendisine acırsa ve zayıfsa, aşkı da un ufak olup dağılır. Yok eğer neşeli bir herifse sevdası da şenlikli olur"

O'nu uyurken seyretmek...
Yanında duran bedenine inat, içine giremediğin rüyasından kıskanmak.
En çok kızıp nefret edilen, gerçekte en çok sevilendir.
Nefret beslerken bile, onu uykuda seyrederken "sevmek"
En çaresiz, en masum halindeyken tüm günahlarını sümen altı edip "yeniden sevmek"
Uğrunda her şeyi göze aldığın, kendinden yonttuklarınla "birini sevmek"

Mantığının almadığı ama yüreğinin kavradığı bir nedenle,
korumak ve tüm dünyadan sakınma duygusuyla sevmek...
O'nun gözünde "biricik" olduğunda, senden öncesinin önemini yitirmesidir sevmek.


Sahip olduğu her meziyeti sana saklasın istersin birini sevdiğinde...
Kahkaha atarken beliren gamzesi sana saklı kalsın diye,
her kahkahasını sana saklasın istersin.
İhtiyaçlarında "kurtarıcı"sı olabilmek için, akla gelen ilk isim olmak istersin.
Islak saçlarını nefesinle kurutmak, buza kesmiş ayaklarını her gece "sen" ısıtmak istersin -yüksünmeden-
Gördüğü her güzellikte, adın anılsın
Kurduğu hayalin, gördüğü düşün içinde kalmak istersin.
Hayran bakışlarla o film yıldızına değil, sade sana baksın istersin.
Gurur duyduğun güzelliği, onulmaz mide yangınlarına sebep olur.
"hep olmak, en olmak" isteyecek kadar "bencil"dir birini sevmek.

Zaman ıstırap verecek kadar yavaş, hem de çok hızlı akar birini severken...
Kirpiklerinin ıslaklığını gizlerken gururlu
kaskatı olmuşken bir tek sözüyle çözülüverecek kadar ilkesiz kalmaktır birini sevmek.
Defalarca aynı yerden bıçaklandığında -bunu yine yapacağını bilip-
yaralı yerini açıkta bırakmaktır birini sevmek...
Ok gibi sözlerini yüreğinden, kendini kanatarak sökecek kadar "sencil"dir birini sevmek.



Muşmula suratlı minicik bir kirpiyi,
yumuşak karnının çekiciliğine kapılıp
dokunarak sevme düşüyle
oklarına rağmen elinde taşımaktır birini sevmek!


Çıkarken kapıyı kapatırsan sevinirim.
BY