1 Ekim 2011 Cumartesi

EYYLÜL

Seni sevmem, bilirsin. Yaprakların sararması, dökülmesi, yağmur ve ona bağlı çamur hep senin işin...
Lahana gibi kat kat giysiye rağmen tir tir titremeler de senin başının altından çıkıyor.

Oysa oldum olası kuş olmak istedim ben, göçmen kuş...Yaz nereye, ben oraya!

Ben öyle duygusal biri diilim. Sararmış yapraklara baktığımda gördüğüm tek şey, sararmış yapraklardır.
Hüzünle beslenmem. Yağmuru romantik bulmam. Hele gök gürrrlemesinden nefffret ederim. Şakır şakır yağan yağmuru -izlemeyi bile- sevmem. "Evin ne tarafı akıcak acaba?" endişesi olmasa her şey farklı olur muydu?
Yok, olmazdı. Bu defa da sel basacak evleri, yüzen eşyaları, sersefil ev halkının suyu azaltma çabasını düşünürdüm. Keyifsizsin Eylül, keyifsiz!

Yağmur berekettir, yağmur romantizmdir, yağmur aşktır.Bla, bla, bla!
Fazla zengin işidir sonbahar ve kış...

Eyyy Eylül Efendi! Bugün gidiyosun işte, son dakikaların. Gelişini sevmediğim gibi (yerini daha kötüye bıraktığın için) gidişini de sevmiyorum.

Çıkarken kapıyı kapatırsan sevinirim.
BY

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder